KIZILIRMAK KOÇCAĞIZ KÖYÜ - Yunus Emre

 

YUNUS EMRE

Türk şair. Anadolu'da tasavvuf akımının ve Türkçe şiirin öncüsü. İnsanlık sevgisine dayanan bir görüş geliştirmiştir. Yaşamı konusunda yeterli bilgi olmadığı gibi onunla ilgili kaynaklarda anlatılanlar da birbirini tutmamakta, nerede, hangi yılda doğduğu kesinlikle bilinmemektedir. Kimi kaynaklarda Anadolu'ya Doğu'dan gelen Türk oymaklarından birine bağlı olup, 1238 dolaylarında doğduğu söylenirse de kesin değildir. 1320 dolaylarında Eskişehir'de öldüğü söylenir. Anadolu'nun pek çok yöresinde 'Yunus Emre' adını taşıyan ve onunla ilgili görüldüğünden 'makam' adı verilen yerler vardır. Bir belgeye göre 1240-1320 yıllarında yaşamıştır. Porsuk suyunun Sakarya'ya karıştığı yerdeki Sarıköy'den yetişmiş ve orada ölmüştür (günümüzde kabul edilen anıtmezarı buradadır). Öte yandan Karaman'da doğup yaşadığı, gene orada öldüğü de ileri sürülmektedir. Bu görüştekilerin dayandığı belgelere göre, Horasan'dan Karaman'a göç etmiş bir şeyh ailesindendir. Babasının adı İsmail'dir. Hakkındaki menkıbelere göre öğrenim görmemiştir; okuma yazma da bilmemektedir. Oysa şiirlerinden, medresede yetiştiği, geleneksel İslam bilimlerinin yanı sıra Arapça ve Farsça öğrendiği, ayrıca İran ve Yunan mitolojisi ile tasavvuf tarihini incelediği anlaşılmaktadır. Bektaşi Velayetname' sine göre gençliğinde çiftçilikle uğraşmış, sonradan Taptuk Emre adlı şeyhin müridi olmuş, Taptuk Emre'nin tekkesinde uzun yıllar hizmet ettikten sonra dervişlik geleneğine uyarak gurbete çıkmış, insanlığı tarikat yoluna çağıran şiirleri geniş bir çevreye yayılmıştır. İlahileri, yirminci yüzyıl başına kadar tekkelerde okunmuştur, onun yolunu izleyen (Sait Emre, Âşık Paşa, Kaygusuz Abdal, Hacı Bayram, Eşrefoğlu Rumi, Hatayi, Niyazi-i Mısri vb.) hatta onun mahlasını kullanan (Miskin Yunus, Derviş Yunus, Âşık Yunus, Yunus Dede, vb) şairler yetişmiştir. F. Köprülü' nün Türk Edebiyatında İlk Mutasavvıflar (1918) yapıtında onun yaşamı ve şiirlerini konu edinmesinden sonra aydınlar, edebiyat çevreleri, geniş bir okur topluluğu onunla büyük ölçüde ilgilendi. Edebiyat tarihçileri, hakkında pek çok inceleme yayımlamışlardır. Yunus Emre'nin Makamları: 1. Bursa Emirsultan'a giden yol üzerinde Şibli mevkiinde eski sa'di tekkesinin yanındaki mezar; 2. Afyonkarahisar Sandıklı ilçesi Çayköy'ündeki mezar; 3. Erzurum'a bağlı Müşkivant ya da Tuzcu köyünde Yunus Emre ve Tapdık Emre adında iki türbe-mezar; 4. Ünye; 5. Eskişehir-Afyonkarahisar demiryolu üzerinde Döğer köyünde Emre Sultan mezarı; 6. İzmir'in Tire ilçesinde Yunus Emre Camii (Vakf-ı Camii Şerif-i Yunus Emre der Tire); 7. Sıvas; 8. Konya -şimdi Niğde'ye bağlı- Aksaray'da Tapdık köyünde bir tepe üstünde Tapdık ve Yunus Emre'ye ait iki türbe-mezar; 9. Kırşehir ; 10. Bolu; 11. Keçiborlu; 12. Uluborlu; 13. Manisa'nın Kula ilçesi Emre Sultan Köyünde türbede Tapdık Emre ile Yunus Emre'ye ait mezarlar; 14. Konya-Karaman'da Kirişçi Baba (Yunus Emre) Camii; 15. Eskişehir Sakarya Sarıköy'deki türbe mezar. Yapılan araştırmalara göre şiirlerinin toplandığı 'Divan' ölümünden yetmiş yıl sonra düzenlenmiştir. Anadolu'da 'Yunus Emre' adını taşıyan ve Yunus Emre'den çok sonraları yaşamış başka şairlerin yapıtlarıyla karışan şiirlerinin bir bölümü dil incelemeleri sonunda ayıklanmış, böylece 357 şiirin onun olduğu konusunda görüş birliğine varılmıştır. Gene Yunus Emre adını taşıyan ve başka şairlerin elinden çıktığı ileri sürülen 310 şiir daha derlenmiştir. Onun dil, şiir ve düşünce bakımından özgünlüğü ve etkisi, ilk düzenlenen Divan'daki şiirleri nedeniyledir. Yunus Emre, hece ölçüsünü kullanmış, özellikle yedi ve sekiz heceli kalıplarla yazmış, ama hemen bütün öteki kalıpları ve aruz ölçüsünü de denemiştir. Halk şiirine özgü dörtlüklerle yazdığı şiirlerden başka gazel biçimiyle, beyitlerle de yazmış, gazel biçimini heceye uygulamıştır. Aruz kullandığında da uyak konusunda genellikle halk geleneğini izlemiş, yarım uyaklarla yazmış, sık sık redife de yer vermiştir. Yunus Emre Oğuz lehçesiyle ve çağının konuşma diliyle yazmış olmakla birlikte kullandığı sözcüklerin tümü Türkçe değildir. Ayrıca Farsça dil kurallarına uyduğu, bu kurallarla ad ve sıfat tamlamaları kurduğu ve Türkçe sözcükleri yabancı bağlaçlarla bağladığı görülür. Bazı sözcüklerin hem Türkçesini, hem Arapçasını ya da Farsçasını birlikte kullanmıştır. Ama Yunus Emre'nin şiirlerinde Oğuz lehçesi olağanüstü bir anlatım gücüne, benzeri az görülen bir uyum güzelliğine ulaşmıştır. Yunus Emre'nin şiirinde, edebiyat tarihi bakımından, dil, düşünce, duygu ve yaratıcılık gibi dört önemli sorun sergilenir. Bu sorunlar bir görüş ve inanış bütünlüğü içinde ele alınır, insan konusunda odaklaştırılır. Şiirde işlenen konular ise insan, Tanrı, varlık birliği, sevgi, yaşama sevinci, barış, evren, ölüm, yetkinlik, olgunluk, alçakgönüllülük, erdem, eliaçıklık gibi genellikle gerçek yaşamı ilgilendiren kavramlardır. Yunus, bu kavramları, şiirinin bütünlüğü içinde temel öğe olarak sergilemiştir. İnsan bir 'sevgi varlığı'dır, tin ile gövde gibi iki ayrı tözden kurulmuştur. Tin tanrısaldır, ölümsüzdür, gövdede kaldığı sürece geldiği özün ve yüce kaynağa, tanrısal evrene dönme özlemi içindedir. Gövde dağılır, kendini kuran öğelere ayrılır. İçinde insanın da bulunduğu tüm varlık evreni toprak, su, ateş ve yel gibi dört ilkeden kurulmuştur. Bu dört ilke yaratılmıştır, yaratıcı da Tanrı'dır. Tanrı, bu dört ilkeyi yarattıktan sonra, ayrı ayrı oranlarda birleştirerek varlık türlerinin oluşmasını sağlamıştır. İnsan, sevgi yoluyla Tanrı'ya ulaşır, çünkü insanla Tanrı arasında özdeşlik vardır. Ancak, insanın bu madde evreninde bulunması, tinin tanrısal kaynaktan uzak kalması bir ayrılıktır. Bu ayrılık insanı, yaşamı boyunca Tanrı'yı düşünme, ona özlem duyma olaylarıyla karşı karşıya getirmiştir. Gerçekte insan-Tanrı-evren üçlüsü birlik içindedir, var olan yalnız Tanrı'dır, türlülük bir 'görünüş'tür. Çünkü Tanrı, kendi özü gereği, bütün varlık türlerini kapsar, her varlıkta yansır. Evreni kuran öğelerle insanın gövdesini oluşturan ilkeler özdeştir. Bu özdeşlik tanrısal tözün bütün varlık türlerinde, biçimlendirici bir öğe olarak bulunmasından dolayıdır. Tanrısal tözün nesnel varlıklarda bulunması bir 'yansıma' niteliğindedir, çünkü Tanrı yarattığı nesnede yansıyınca 'oluş' gerçekleşir. Sevgi insanda birleştirici, bütünleştirici bir eğilim niteliğindedir. Yunus Emre, sevgiyi Tanrı ve onun yarattığı tüm varlıklara karşı duyulan bir yakınlık, bir eğilim diye anlar. Sevginin ereği yüce Tanrı'ya ölümsüz olana kavuşmak, onun varlığında bütünlüğe ulaşmaktır. Tanrı insanla özdeş olduğundan kendini seven Tanrı'yı, Tanrı'yı seven kendini sever. Çünkü sevgi kendini başkasında, başkasını kendinde bulmaktır. Sevginin olmadığı yerde, öfke, kırgınlık, çözülme ve birbirinden kopukluk gibi olumsuz durumlar ortaya çıkar. Sevginin değerini yalnız seven bilir, sevmek de bir bilgelik, bir olgunluk işidir. Yeterince aydınlanmamış, Tanrı ışığından yoksun kalmış bir gönülde sevginin yeri yoktur. Bütün varlık türlerini birbirine bağlayan, onları tanrısal evrene yönelten sevgidir. Sevgi bir çıkar aracı olmadığından seven karşılık beklemez. Dost kişi gerçek seven kimsedir (âşık). Dost başka bir anlamda da Tanrı'dır, kişinin gönlünde ışıyan tözdür. Yunus Emre'de yaşamak tanrısal tözün bir yansıması olan evrende sevinç duymaktır. Çünkü, bütün varlık türlerinde Tanrı görünmektedir, bu nedenle severek, düşünerek yaşamayı bilen kimse her yerde Tanrı ile karşı karşıyadır. Yaşamak belli nesnelere bağlanmak, yalnız gelip geçici varlıkları edinmek için çırpınmak değildir. Böyle bir yaşama biçimi kişiyi tanrısal tözden uzaklaştırdığı gibi yetkinlikten, bilgelikten de yoksun kılar. Yunus Emre'nin dilinde bilge kişinin adı 'eren'dir. Eren barış içinde yaşamayı, bütün insanları kardeş görmeyi, kendini sevmeyeni bile sevmeyi bilen kişidir. Onun gönlü yalnız sevgiyle, dostluk duygularıyla doludur. Evreni bir tanrısal görünüş alanı olarak bildiğinden, erenin evrene karşı da sevgisi, saygısı vardır. Erenin gözünde insan bir küçük evrendir, büyük evren ise tanrısal tözün kuşattığı sonsuz varlık alanıdır. Eren olma aşamasına ulaşmış kişide erdem, alçakgönüllülük, eli açıklık, yetkinlik, olgunluk bir bütünlük içinde bulunur.Ölüm tinin gövdeden ayrılıp tanrısal kaynağa dönmesiyle gerçekleşir. Bu nedenle ölüm tinle gövde arasında bir ayrılıktır. Gerçekte ölüm yoktur, tinin ölümsüzlüğe ulaşması, yüce kaynağa dönüşü vardır. Çünkü, bütün varlık türleri tanrısal tözün yansıması olduğundan, salt ölüm de söz konusu değildir. Ölümün bir başka anlamı da bilgiden, erdemden, yetkinlikten, sevgiden yoksun kalmaktır. Yunus Emre'nin şiirinde Yeni-Platonculuk'tan kaynaklanan Tasavvuf öğretisinin bütün sorunları bulunur. Bunlara yeni bir çözüm getirmez, Yeni-Platonculuk'un yöntemine dayanarak yorumlar ileri sürer. Bu nedenle onun şiiri Yeni-Platonculuk'un Türkçe açıklanışıdır. Yunus Emre'nin edebiyat tarihi bakımından, önemli bir yanı da Anadolu'da, Türkçe şiir dilinin öncüsü olması ve tasavvuf sorunlarını yalın, kolay anlaşılır bir dille söyleyişi nedeniyledir. Şiirleri söyleyişi akıcı, sürükleyici bir nitelik taşır. Tasavvufun en güç anlaşılır kavramlarını, Türkçe'nin ses yapısına uygun biçimde dile getirir, şiirinde duygu ve düşünce birliğinden oluşan bir derinlik görülür. Yer yer yalın halk söyleyişine yaklaşan dilinde anlam-uyum bağlantısı bütüncül bir içerik taşır. Ona göre önemli olan bir sözü etkili biçimde söylemektir. Bu nedenle sözün boş bir kavram olmaması, bir varlık sorununu, bir düşünceyi dile getirmesi gerekir. İnsan ancak söz söyleme yetisiyle insandır, konuşan Tanrı durumundadır. Yunus Emre'de Türkçe, şiir dili olma yanında, düşünceyi içeren, açıklayan bir odak özelliği kazanmıştır. Dilinin arılığı, anlatımının şiirsel gücü, dinsel inancındaki içtenliği, aşk, ölüm gibi evrensel şiir konularını etkileyici biçimde anlatışı vb. dolayısıyla bütün Türk edebiyatının en büyük şairlerinden biri sayılmıştır. Günümüzde onun asıl büyük değerinin ise her dinden, her inançtan insanlara aynı gözle bakan insan sevgisinden kaynaklandığı kabul edilmektedir. Yunus Emre'nin biri şiiri, öteki düşünceleriyle olmak üzere, iki yönlü bir etkisi vardır. Gerek dili, gerek görüşleri bakımından halk şiirinin de öncüsü sayılmaktadır. Özellikle tasavvuf inançlarını benimseyen Alevi-Bektaşi geleneğini sürdüren halk ozanları üzerindeki etkisi büyük olmuştur.

YUNUS EMRE'den

Aşkın Aldı Benden Beni


Işkun aldı benden beni bana seni gerek seni
Ben yanarım düni güni bana seni gerek seni
Ne varlığa sevinürem ne yokluğa yirinürem
Işkun ile avınuram bana seni gerek seni
Işkun âşıklar öldürür ışk denizine taldurur
Tecellîyile toldurur bana seni gerek seni
Işkun şarâbından içem Mecnûn olup tağa düşem
Sensin dün ü gün endîşem bana seni gerek seni
Sûfilere sohbet gerek ahîlere ahret gerek
Mecnunlara Leylî gerek bana seni gerek seni
Eğer beni öldüreler külüm göğe savuralar
Toprağum anda çağıra bana seni gerek seni
Cennet cennet dedikleri bir kaç köşkle birkaç huri
İsteyene ver onları bana seni gerek seni
Yûnus'durur benüm adum gün geldükçe artar odum
İki cihanda maksûdum bana seni gerek seni

Bir Kez Gönül Yıktınısa


Bir kez gönül yıktınısa
Bu kıldığın namaz değil
Yetmiş iki millet dahi
Elin yüzün yumaz değil
Bir gönülü yaptınısa
Er eteğin tuttunusa
Bir kez hayır ettinise
Binde bir ise az değil
Yol odur ki doğru vara
Göz odur ki Hakk'ı göre
Er odur alçakta dura
Yüceden bakan göz değil
Erden sana nazar ola
İçin dışın pür nur ola
Belî kurtulmuştan ola
Şol kişi kim gammaz değil
Doğru yola gittin ise
Er eteğin tuttunusa
Bir hayır dua ettinise
Birine bindir az değil
Yunus bu sözleri çatar
Sanki balı yağa katar
Halka meta'ların satar
Yükü gevherdir tuz değil

Biz Kimseye Kin Tutmayız

Biz kimseye kin tutmayız
Ağyar dahi dosttur bize
Kanda ıssızlık var ise
Mahalle vü şardır bize
Adımız miskindir bizim
Düşmanımız kindir bizim
Biz kimseye kin tutmayız
Kamu âlem birdir bize
Vatan bize cennetdürür
Yoldaşımız Kak'dürür
Hak'tan yana yönelicek
Başka yollar dardır bize
Dünya bir avrattır karı
Yoldan iltir niceleri
Sürün gitsin öyleleri
Onu sevmek ardır bize
Dünya haramdır haslara
Helal olmuş nekeslere
Biz dünyayı dost tutmayız
Ol dünya murdardır bize
Yunus eydür Allah deriz
Allah ile kapılmışız
Dergâhına yüz tutuban
Hemen bir ikrardır bize

Bize Didar Gerek Dünya Gerekmez


Bize didar gerek dünya gerekmez
Bize mânâ gerek dâvâ gerekmez
Bize Kadir gecesidir bu gece
Ko seher olmasın seher gerekmez
Bize aşk şerbetinden sun a saki
Bize uçmaklarda Kevser gerekmez
Badyalarda dolu dolu içelim biz
Biz esrik olmazız humar gerekmez
Yunus esriyiben düştü sokakta
Çağırır Taptuk' una âr gerekmez

Çıktım Erik Dalına


Çıktım erik dalına Anda yedim üzümü Bostan ıssı kakıyıp Der ne yersin kozumu Uğruluk yaptı bana Bühtan eyledim ona Çerçi de geldi aydır Hani aldın gözgünü Kerpiç koydum kazana Poyraz ile kaynattım Nedir diye sorana Bandım verdim özünü İplik verdim cullaha Sarıp yumak etmemiş Becid becid ısmarlar Gelsin alsın bezini Bir serçenin kanadın Kırk katıra yüklettim Çift dahi çekemedi Şöyle kaldı kazını Bir sinek bir kartalı Salladı vurdu yere Yalan değil gerçektir Ben de gördüm tozunu Bir küt ile güreştim Elsiz ayağım aldı Güreşip basamadım Gövündürdü özümü Kafdağı'ndan bir taşı Şöyle attılar bana Öylelik yola düştü Bozayazdı yüzümü Balık kavağa çıkmış Zift turşusun yemeğe Leylek koduk doğurmuş Baka şunun sözünü Gözsüze fısıldadım Sağır sözüm işitmiş Dilsiz çağırıp söyler Dilimdeki sözümü Bir öküz boğazladım Kakladım sere kodum Öküz ıssı geldi der Boğazladım kazımı Bundan da kurtulmadım Nideyim bilemedim Bir çerçi de geldi der Kanı aldın gözgümü Tosbağaya sataştım Gözsüz sepek yoldaşı Sordum sefer nereye Kayseri'ye âzimi Yunus bir söz söylemiş Hiçbir söze benzemez Münafıklar elinden Örter mâ'na yüzünü

Dervişlik Dedikleri


Dervişlik dedikleri Hırka ile taç değil Gönlün derviş eyleyen Hırkaya muhtaç değil Hırkanın ne suçu var Sen yoluna varmazsan Vargıl yolunca yürü Er yolu kalmaç değil Dirsin Şeyh'in aşkına Yalın ayak başı açık Er var dirlik dirlikmiş Yalın ayak aç değil Durmuş marifet söyler Erene Yunus Emrem Yol eriyle yoldadır Yolsuza yoldaş değil

Dolap Niçin İnilersin


Dolap niçin inilersin Derdim vardır inilerim Ben Mevla'ya âşık oldum Anın için inilerim Benim adım dertli dolap Suyum akar yalap yalap Böyle emreylemiş Çalap Derdim vardır inilerim Beni bir dağda buldular Kolum kanadım yoldular Dolaba layık gördüler Derdim var inilerim Ben bir dağın ağacıyım Ne tatlıyım ne acıyım Ben Mevla'ya duacıyım Derdim vardır inilerim Dağdan kestiler hezenim Bozuldu türlü düzenim Ben bir usanmaz ozanım Derdim var inilerim Dülgerler her yanım yoldu Her azam yerine kondu Bu iniltim Haktan geldi Derdim vardır inilerim Suyum alçaktan çekerim Dönüp yükseğe dökerim Görün ben neler çekerim Derdim vardır inilerim Yunus bunda gelen gülmez Kişi muradına ermez Bu fanide kimse kalmaz Derdim var inilerim

Elhamdülillah

Haktan gelen şerbeti içtik elhamdülillah Şol kudret denizini geçtik elhamdülillah Şol karşıki dağları meşeleri bağları Sağlık sefalık ile geçtik elhamdülillah Kuruyuduk yaş olduk ayak olduk baş olduk Kanatlandık kuş olduk uçtuk elhamdülillah Vardığımız illere şol sefa gönüllere Baba Tapduk ma'nisin saçtık elhamdülillah Beri gel barışalım yâd isen bilişelim Atımız eğerlendi eştik elhamdülillah İndik Rum'u kışladık çok hayr ü şer işledik Uç bahar geldi geri göçtük elhamdülillah Dirildik pınar olduk ırıldık ırmak olduk Aktık denize daldık taştık elhamdülillah Taptuğun tapusunda kul olduk kapusunda Yunus miskin çiğ idik piştik elhamdülillah

Evvel Bahar Olmayınca


Evvel bahar olmayınca Kızıl gül açılmaz imiş Kızıl gül açılmayınca Bülbül zârı kılmaz imiş Bülbül hevestir ötmeğe Güle sarmaşıp yatmağa Bağban kasdeyler satmağa Gül kadrini bilmez imiş Bre bağban satma gülü Haramdır akçesi pulu İnletme âşık bülbülü Gözün yaşı dinmez imiş Yılda bir kez hayvanlara Aş yeli eser bunlara Kimi âdem hayvan olur Hayvan âşık olmaz imiş Âşık olamıyan âdem Benzerimiş bir ağaca Ağaç yemiş vermeyince Budağı eğilmez imiş Yunus Emre'm hey biçare Yârdan ayrıldın âvare Yârdan ayrılmayınca dost Yâr kadrini bilmez imiş

Evvel Benem Ahir Benem


Evvel benem ahir benem Canlara can olan benem Azıp yolda kalmışlara Hazır medet eden benem Bir karara tuttum karar Benim sırrıma kim erer Gözsüz beni nerde görer Gönüllere giren benem Kün deminde nazar eden Bir nazarda dünya düzen Kudretinden han döşeyip Aşka bünyad olan benem Düz döşedim bu yerleri Baskı kodum bu dağları Sayvan gerdim bu gökleri Yeri sonra düren benem Halk içinde dirlik düzen Dört kitabı doğru yazan Ak üstüne kara dizen Ol yazdığı Kur'an benem Dost ile birliğe yeten Buyruğu neyise tutan Mülk eyleyip dünya düzen O bahçıvan hemen benem Ben bu yere buyuracak Yeryüzüne gün vuracak Ulu deniz mevc urucak Gemiye yol bulan benem Diller damaklar şaşıran Aşk kazanın taşıran Hamza'yı Kaf'tan aşıran O ağulu yılan benem Yunus değil bunu diyen Kendiliğidir söyleyen Mutlak kâfir inanmayan Evvel ahir zaman benem

Gayrıdır Her Milletten Bu Bizim Milletimiz


Gayrıdır her milletten Bu bizim milletimiz Hiç dinde bulunmadı Din ü diyanetimiz Bu din ü diyanette Yetmiş iki millette Bu dünya ol ahrette Ayrıdır âyâtımız Zahir suya banmadan El ayak deprenmeden Baş sücuda ermeden Kılınız taatımız Ne Kâbe ne de mescid Ne rükû ne de sücud Hak ile daim becid Olur münacatımız Ger Kâbe'ye varalım Ger mescide girelim Ger suyuyla yunalım Çün bile illetimiz Su ne kadar arıda Çün yavuz fi'lşin senin Meğer bizi pâk ede Hak'tan inayetimiz Kimin sözün kim bile Akıl ermez bu hâle Yarın anda bell'ola Müslüman mürtedimiz Yunus canın yenile Kim dostluğun anıla Aşk ile dinlerisen Bilesin kudretimiz

Gel Dosta Gidelim Gönül


Yoldaş olalım ikimiz Gel dosta gidelim gönül Haldaş olalım ikimiz Gel dosta gidelim gönül Gel gidelim can durmadan Suret terkini urmadan Araya düşman girmeden Gel dosta gidelim gönül Gel gidelim kalma ırak Dost için kalalım yarag Şeyh'in katındadır durak Gel dosta gidelim gönül Terk edelim ili şarı Dost için kılalım zarı Ele getirelim yâri Gel dosta gidelim gönül Bu dünyaya kanmayalım Fanidir aldanmayalım Bir iken ayrılmayalım Gel dosta gidelim gönül Biz bu cihandan geçelim O dost iline uçalım Arzu hevadan geçelim Gel dosta gidelim gönül Kılavuz olgıl sen bana Yönelelim dosttan yana Bakmayalım önden sona Gel dosta gidelim gönül Bu dünya olmaz payidar Aç gözünü canın uyar Olgıl bana yoldaş u yâr Gel dosta gidelim gönül Ölüm haberi gelmeden Ecel yakamız almadan Azrail hamle kılmadan Gel dosta gidelim gönül Gerçek erene varalım Hakk'ın haberin soralım Yunus Emre'yi alalım Gel dosta gidelim gönül

Gel Gör Beni Aşk Neyledi


Ben yürürüm yana yana Aşk boyadı beni kana Ne âkilem ne divane Gel gör beni aşk neyledi Gâh eserim yeller gibi Gâh tozarım yollar gibi Gâh akarım seller gibi Gel gör beni aşk neyledi Akar suların çağlarım Dertli ciğerim dağlarım Şeyhim anuban ağlarım Gel gör beni aşk neyledi Ya elim al kaldır beni Ya vaslına erdir beni Çok ağlattın güldür beni Gel gör beni aşk neyledi Ben yürürüm ilden ile Şeyh anarım dilden dile Gurbette halim kim bile Gel gör beni aşk neyledi Mecnun oluban yürürüm Ol yâri düşte görürüm Uyanıp melûl olurum Gel gör beni aşk neyledi Miskin Yunus biçareyim Baştan ayağa yareyim Dost elinde avareyim Gel gör beni aşk neyledi

Geldi Geçti Ömrüm Benim


Geldi geçti ömrüm benim şol yel esip geçmiş gibi Hele bana şöyle geldi şol göz yumup açmış gibi İşbu söze Hak tanıktır bu can gövdeye konuktur Bir gün ola çıka gide kafesten kuş uçmuş gibi Miskin âdem oğlanını benzetmişler ekinciye Kimi biter kimi yiter yere tohum saçmış gibi Bu dünyada bir nesneye yanar içim göynür özüm Yiğit iken ölenlere gök ekini biçmiş gibi Bir hastaya vardın ise bir içim su verdin ise Yarın anda karşı gele Hak şarabın içmiş gibi Bir miskini gördün ise bir eskice virdün ise Yarın anda sana gele Hak libâsın biçmiş gibi* Yunus Emre bu dünyada iki kişi kalur derler Meğer Hızır İlyas ola abı hayat içmiş gibi *Yarın anda karşı gele hulle donun biçmiş gibi

Hak Çalab'ım


Hak Çalab'ım Hak Çalab'ım Sencileyin yoğ Çalab'ım Günahlarımız yarlığagıl Ey rahmeti çoğ Çalab'ım Ben aydıram ki ey gani Nedir bu derdin dermanı Zinhar esirgeme beni Aşk oduna yak Çalab'ım Ne sultan ne baylardasın Ne köşk ü saraylardasın Girdin miskinler gönlüne Edindin durak Çalab'ım Gel kogıl beni yanayım Baştan başa uşatayım Ol sevdiğin Muhammed'e Olayım çırak Çalab'ım Kullar senin sen kulların Günahları çoğ bunların Uçmağına koy bunları Binsinler burak Çalab'ım Ne ilmim var ne taatım Ne gücüm var ne takatim Meger senin inayetin Kıla yüzüm ak Çalab'ım Yarlığagıl sen Yunus'u Günahlı kullarınla Eğer yarlıgamazısan Key katı firak Çalab'ım

Hak Cihana Doludur


Hak cihana doludur Kimseler Hakk'ı bilmez Onu sen senden iste O senden ayrı olmaz Dünyaya inanırsın Rızka benimdir dersin Niçin yalan söylersin Çün sen dediğin olmaz Ahret yavlak ıraktır Doğruluk gey yaragtır Ayrılık sarp firaktır Hiç varan geri gelmez Dünyaya gelen göçer Bir bir şerbetin içer Bu bir köprüdür geçer Cahiller onu bilmez Gelin tanış olalım İşi kolay kılalım Sevelim sevilelim Dünyaya kimse kalmaz Yunus sözün anlarsan Ma'nisini dinlersen Sana bir amel gerek Bunda kimesne kalmaz

İçübeni Yutan Gelsin


Bugün sohbet bizim oldu Bize bizim diyen gelsin Bu aşk zehrin seve seve İçübeni yutan gelsin Kanaat hırkası içre Selâmet başımı çektim Melâmet gömleğin biçtim Ârif olup geyen gelsin Bu aşk meydanı içinde Çağırdım bir avaz ettim Müezzinlik bizim oldu İmam oldum uyan gelsin Bu ummanda türlü türlü Gevher vardır elim ermez Akar rahmet suyu çağlar Gönül kirin yuyan gelsin A dostlar işidin sözüm Dün etmişim bu gündüzüm Yavı kılmışam kend'özüm Bu hak yola giren gelsen Yunus miskin anı görmüş Eline bir divan almış Âlimler okuyamamış Bu mânâda duyan gelsin

İlim Kendin Bilmektir


İlim ilim bilmektir İlim kendin bilmektir Sen kendini bilmezsin Ya nice okumaktır Okumaktan murat ne Kişi Hak'kı bilmektir Çün okudun bilmezsin Ha bir kuru ekmektir Okudum bildim deme Çok taat kıldım deme Eğer Hak bilmez isen Abes yere gelmektir Dört kitabın mânâsı Bellidir bir elifte Sen elifi bilmezsin Bu nice okumaktır Yiğirmi dokuz hece Okursun uçtan uca Sen elif dersin hoca Mânâsı ne demektir Yunus Emre der hoca Gerekse bin var hacca Hepisinden iyice Bir gönüle girmektir

Kalanlara Selam Olsun


Bu dünyadan gider olduk Kalanlara selam olsun Bizim için hayır dua Kılanlara selam olsun Ecel büke belimizi Söyletmeye dilimizi Hasta iken halimizi Soranlara selam olsun Tenim ortaya açıla Yakasız gömlek biçile Bizi bir asân vechile Yuyanlara selam olsun Azrail alır canımız Kurur damarda kanımız Yuyacağın kefenimiz Saranlara selam olsun Selâ verile kastımıza Gider olduk dostumuza Namaz için üstümüze Duranlara selam olsun Dünyaya gelenler gider Hergiz gelmez yola gider Bizim halimizden haber Soranlara selam olsun Miskin Yunus söyler sözün Yaş doldurmuş iki gözün Bizi bilmeyen ne bilsin Bilenlere selam olsun

Mânâ Evine Daldık


Mânâ evine daldık Vücut seyrini kıldık İki cihan seyrini Cümle vücutta bulduk Yedi yer yedi göğü Dağları denizleri Uçmağ ile tamuyu Cümle vücutta bulduk Gece ile gündüzü Gökte yedi yıldızı Levhte yazılı sözü Cümle vücutta bulduk Musa ağdığı Tûr'u Yoksa Beyt_ül Mü'mur'u İsrafil çalan sûru Cümle vücutta bulduk Tevrat ile İncil'i Furkan ile Zebur'u Bunlardaki beyanı Cümle vücutta bulduk Yunus'un sözleri hak Cümlemiz dedik sadak Nerd'istersen orda Hak Cümle vücutta bulduk

Miskinlik ile Gelsin


Miskinlik ile gelsin Kimde erlik var ise Merdivenlerden iterler Yüksekten bakar ise Gönül yüksekte gezer Daima yoldan azar Dış yüzüne o sızar İçinde ne var ise Aksakallı bir koca Hiç bilmez ki hâl nice Emek yemesin hacca Bir gönül yıkar ise Gönül Çalab'ın tahtı Çalap gönüle baktı İki cihan bedbahtı Kim gönül yıkar ise Sağır işitmez sözü Gece sanır gündüzü Kördür münkirin gözü Âlem münevver ise Az söz erin yüküdür Çok söz hayvan yüküdür Biline bu söz yeter Sende gevher var ise Sen sana ne sanırsan Ayruğa da anı san Dört kitabın mânâsı Budur eğer var ise Bildin gelenler geçmiş Konanlar geri göçmüş Aşk şarabından içmiş Kim mânâ duyar ise Yunus yoldan ırasın Yüksek yerde durmasın Sinle sırat görmesin Sevdiği didar ise

Nitekim Ben Beni Bildim


Nitekim ben beni bildim Yakın bil kim Hakkı buldum Korkum anı buluncaydı Şimdi korkudan kurtuldum Ben kimseden korkumazam Ya bir zerre kayırmazam Ben imdi kimden korkayım Korktuğum ile bir oldum Azrail gelmez yanıma Sorucu gelmez sinime Bunlar benden ne sorarlar Onu sorduran ben oldum Canlılar bizden el alır Cansızlar eri ne bilir Hem verirler hem alırlar Ben bir ulu divan oldum Yunus'a Hak açtı kapı Yunus Hakk'a kılır tapı Benim işim devlet bâki Ben kul iken sultan oldum

Bir Molla Kasım Gelir


Ben dervişim diyene Bir ün edesim gelir Tanıyuban şimdiden Varup yetesim gelir Sırat kıldan incedir Kılıçtan keskincedir Varıp anın üstüne Evler yapasım gelir Altında gayya vardır İçi nâr ile pürdür Varıp ol gölgelikte Biraz yatasım gelir Ta'n eylemen hocalar Hatırınız hoş olsun Varuban ol tamu'da Biraz yanasım gelir Ben günahımca yanam Rahmet suyunda yunam İki kanat takınam Biraz uçasım gelir Andan Cennet'e varam Hak'kı Cennet'te görem Hûri ile gılmanı Bir bir koçasım gelir Derviş Yunus bu sözü Eğri büğrü söyleme Seni sıygaya çeker Bir Molla Kasım gelir

Şol Cennetin Irmakları


Şol cennetin ırmakları Akar Allah deyü deyü Çıkmış İslam bülbülleri Öter Allah deyü deyü Salınır tuba dalları Kur'an okur hem dilleri Cennet bağının gülleri Kokar Allah deyü deyü Kimi yiyip kimi içer Hep melekler rahmet saçar İdris nebi hülle biçer Diker Allah deyü deyü Altındandır direkleri Gümüştendir yaprakları Uzandıkça budakları Biter Allah deyü deyü Aydan arıdır yüzleri Misk ü amberdir sözleri Cennette huri kızları Gezer Allah deyü deyü Hakk'a âşık olan kişi Akar gözlerinin yaşı Pür nur olur içi dışı Söyler Allah deyü deyü Ne dilersen Hak'tan dile Kılavuzla gir bu yola Bülbül âşık olmuş güle Öter Allah deyü deyü Açıldı gökler kapısı Rahmetle doludu hepisi Sekiz cennetin kapısı Açar Allah deyü deyü Rıdvandürür kapı açan İdrisdürür hülle biçen Kevser şarabını içen Kanar Allah deyü deyü Miskin Yunus var dostuna Koma bugünü yarına Yarın Hakk'ın divanına Varam Allah deyü deyü

Şöyle Garip Bencileyin


Acep şu yerde varm'ola Şöyle garip bencileyin Bağrı başlı gözü yaşlı Şöyle garip bencileyin Gezdim Rum ile Şam'ı Yukarı illeri kamu Çok istedim bulamadım Şöyle garip bencileyin Kimseler garip olmasın Hasret oduna yanmasın Hocam kimseler duymasın Şöyle garip bencileyin Söyler dilim ağlar gözüm Gariplere göynür özüm Meğer ki gökte yıldızım Şöyle garip bencileyin Nice bu dert ile yanam Ecel ere bir gün ölem Meğer ki sinimde bulam Şöyle garip bencileyin Bir garip ölmüş diyeler Üç günden sonra duyalar Soğuk su ile yuyalar Şöyle garip bencileyin Hey Emre'm Yunus biçare Bulunmaz derdine çare Var imdi gez şardan şara Şöyle garip bencileyin

Taştın Yine Deli Gönül


Taştın yine deli gönül Sular gibi çağlar mısın Aktın yine kanlı yaşım Yollarımı bağlar mısın Nidem elim ermez yâre Bulunmaz derdime çare Oldum ilimden avare Beni bunda eğler misin Yavı kıldım ben yoldaşı Onulmaz bağrımın başı Gözlerimin kanlı yaşı Irmağ olup çağlar mısın Ben toprak oldum yolunda Sen aşırı gözetirsin Şu karşıma göğüs geren Taş bağırlı dağlar mısın Harami gibi yoluma Aykırı inen karlı dağ Ben yârimden ayrı düştüm Sen yolumu bağlar mısın Karlı dağların başında Salkım salkım olan bulut Saçın çözüp benim içün Yaşın yaşın ağlar mısın Esridi Yunus'un canı Yoldayım illerim kanı Yunus düşte gördü seni Sayru musun sağlar mısın

Yar Yüreğim Yar


Yar yüreğim yar Gör ki neler var Bu halk içinde Bize güler var Ko gülen gülsün Hak bizim olsun Gâfil ne bilsin Hak'kı sever var Bu yol uzaktır Menzili çoktur Geçidi yoktur Derin sular var Girdik bu yola Aşk ile bile Gurbetlik ile Bizi salar var Her kim merdâne Gelsin meydâne Kalmasın câne Kimde hüner var Yunus sen bunda Meydan isteme Meydan içinde Merdâneler var

Yürü Yürü Yalan Dünya



Yürü yürü yalan dünya
Yalan dünya değil misin
Yedi kez boşalıp yine
Dolan dünya değil misin
Bir od bıraktı özüme
Duman girdi gözüme
Bu gözle bugün yüzüme
Gülen dünya değil misin
Bir od bıraktın vay dile
Tutuştum yandın dert ile
Kıyamete bir kurt ile
Kalan dünya değil misin
Nide idim dağlar aşıp
Dağlar aşıp sular geçip
Havanın önüne düşüp
Yelen dünya değil misin
Yunus Emre'm sür sefayı
Sür sefayı çek cefayı
Ol Muhammed Mustafa'yı
Alan dünya değil misin

Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol